Sıcak ve kurak bir yaz günü bütün kuşlar sahile inmişti. Kumların üstüne düşmüş çekirdek tanelerini topluyorlardı. Karşıdan gelen köpek birkaçını ürkütse de çoğunun umurunda değildi. Sarıya çalar kahverengi tüylü köpek bu durumdan memnundu.
Kimsenin ondan çekinmesini istemezdi. Birkaç küçük kuş ona da çekirdek tanesi getirdi. Yumurtadan yeni çıktıkları için köpeklerin ne yedikleri hakkında bilgileri yoktu. Köpek teşekkür etti ve “Yemek için birkaç kemik gömmüştüm. Çekirdek benim yememe uygun değil” dedi.
Köpek kemiklerini aklına getiren kuşlara minnetle baktı. Hızlıca kemiklerini gömdüğü alana geldi. Bu alan bahçenin
en güneş görmeyen yerindeydi. Alanı dallarla eşit sekiz parçaya ayırmıştı. Alanın sekizde beşini kemikle doldurmuştu. Tam sekizde altısını düzenlemek üzereydi ki dallardan biri dişini kırmıştı. Dişi kırılınca öyle zor günler geçirmişti ki. İşte o gün bugündür bu alana uğrayamıyordu.
Dişinin birkaç ay sonra yerine geleceğini öğrenmişti. Ama beklemek zordu. Dişinin kıymetini bilmediği için çok üzgündü. Sanki elde edilmesi çok kolay bir nimetmiş gibi dişleriyle dalları kavrayıp kırılmasına neden olmuştu. Diğer dişlerinin varlığına şükretti. Sessizce kemikleri çıkarmaya gitti. O arada boş kalan dişinin olduğu yere dokundu. Dişinin yarısı çıkmıştı. “Hey! Kuşlar dişim geliyor, dişim geliyor!”.
Kuşlar gagalarındaki çekirdek tanelerini daha kursaklarına göndermeden köpeğin yanına uçtular. Dişinin nereden geldiğini merak etmişlerdi doğrusu. İşin aslını öğrenince onlar da sevindi. Köpek kemik gömme alanının sekizde ikisindeki kemikleri çıkarıp afiyetle yedi.
Kuşlar da kanatlarının varlığına şükrederek, az önce kursaklarına göndermedikleri çekirdek tanelerini gömdüler. Ayçiçeğinin içindeki yüzlerce çekirdek tanesinin kendi çekirdeklerinden oluştuğunu bir daha ki geldiklerinde fark ederler miydi?
Köpek Origamisi
Dergimize abone olmak için tıklayın!
İlk yorum yapan olun