Okulun ilk zili çalmıştı. Hepimiz yeniden arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize, okulumuza kavuşmanın heyecanını yaşıyorduk. Sınıfa girince herkes sıra arkadaşını bulmuştu bile. Bir kişi hariç… Yeni taşındıkları için kaydını bizim okula yaptırmışlar. Hiçbirimizi tanımadığından çekingen duruyordu. Biz birbirimizle neşe içinde sohbet ederken o kaçamak bakışlarla bize bakıyordu.
Öğretmenimiz yoklama yaparken yeni arkadaşımızı da sınıfa tanıtmış oldu. Adı Deniz idi. İlk hafta Deniz hep yalnız oturdu ve kimseyle konuşmadı. Onun bu hali içime dert olmuştu. Sınıftaki arkadaşların bazıları o yokmuş gibi davranıyor, kimi de oyunlara dâhil etmiyordu. Denizi üzgün gördükçe ben de üzülüyordum. Hafta sonu ani bir karar verdim. Deniz’in yanında oturmak istiyordum. Bunu ilk önce dört yıllık sınıf arkadaşım ve aynı zamanda sıra arkadaşım olan Mine’ye söyledim. Bana çok büyük tepki verdi.
“Ne yani ben senin dört yıllık arkadaşınım, daha dün gelen bir kız için değer mi?” dedi. Teneffüste Deniz’in yanına gidip biraz sohbet ettikten sonra öğretmen de kabul ederse, onun yanında oturmak istediğimi söyledim. Deniz’in ilk defa yüzünün güldüğünü görmüştüm. Hemen öğretmenimle de konuştum. Öğretmenimiz de “Aslında bu çok isabetli bir karar olmuş. Çünkü yeni gelen arkadaşınızın da bir an önce sınıfa adapte olmaya, sizlerle kaynaşmaya ihtiyacı var.” dedi.
Çok sevinmiştim. Deniz de çok mutluydu. Fakat şimdi de Mine mutsuzdu. Üstelik benimle konuşmuyordu. Öyle zor bir durumdaydım ki… Deniz de mutlu olsun, bizimle kaynaşsın, üzülmesin diye yapmıştım bunu. Hem önyargılı olmamalıyız. Her insan güzeldir ve sevilecek farklı özellikleri vardır. Ben bütün arkadaşlarımı seviyorum. Denizi de tanıyıp, sevmek istedim ne var ki bunda?
Deniz ile kaynaştıkça, bana içini açmaya başlamıştı. Meğer babası iflas edince bizim mahallede mütevazı bir eve taşınmışlar.
Önceden özel bir okuldaymış. O da önceki okulunu, arkadaşlarını, taşınmadan önceki evlerini düşünüp özlüyormuş. Kendimi onun yerine koyunca onun neler hissettiğini çok daha iyi anlamıştım. Aklıma bir fikir gelmişti. Deniz’e hoş geldin ve yeni döneme merhaba partisi düzenlemek! Bu fikri öğretmenimle paylaşınca o da destekledi. Davetiye hazırlıklarına başlamıştım bile. Kâğıtlara birlik, beraberlik, arkadaşlık ve dayanışma ile ilgili güzel sözler yazıp, yer ve tarih belirterek partiye davet ediyordum.
Annelerimizin hazırladığı pasta, börek gibi ikramları da alarak Cumartesi günü okulumuzun yanındaki parkta buluştuk. O gün hem piknik yapmış olduk, hem hep beraber sohbet edip oyunlar oynadık. Herkesin yüzü gülüyordu. Mine de artık bana dargın olmadığını söyledi. “Aslında sen doğru olanı yaptın, ben çok kaba ve anlayışsız davrandım.” dedi.
Öğretmenimiz de bu sıra arkadaşlığı konusuna bir çözüm getirmişti. Dönüşümlü olarak herkes bir hafta başka bir arkadaşıyla oturacaktı. Bu çok daha iyi olmuştu. Her insan farklı bir dünya idi. Böylece her bir arkadaşımızı daha iyi tanıyacak, hayatımıza farklı güzellikler katacaktık. Ve yıllar sonra okul günlerimizi hatırladığımızda yüzümüzü güldüren, bizi mutlu eden anılar biriktirecektik.
Mehtap Yükselten
İlk yorum yapan olun