Hava pırıl pırıldı. Mis gibi ağaç kokuları geliyordu akvaryumun içine. Deniz dışındaki dünyadan gelen bu kokuyu seviyordu. Kokular taşınabilseydi ya da fotoğrafı çekilebilseydi diye düşündü. Arkadaşlarının yaşadığı resifte olmayan bu ağaç kokusunu oraya gönderip koklamalarını isterdi. Ayçiçeği tarlasını, üstünde polen toplayan arıları fark etti. Daha iyi görebilmek için kıvrakça akvaryumun diğer tarafına geçti. Kuyruğu akvaryumun kayalarına sıkıştı.
Uflaya puflaya sıkışan kuyruğu çıkardı. Bu akvaryum biraz dardı. Çünkü bu seyahat akvaryumu idi. Sahipleri yolculuk esnasında daha kolay taşınması için onu küçük akvaryuma koyuyorlardı. Gezmek, görmek, düşünmek ve sonra aktarmak ne harikaydı. Merak ettiği her şeyi öğreniyordu. Bazen de öğrendiği şeyler merakını artırıyordu. Mesela içinde yaşadığı deniz akvaryumdan bakınca maviydi ama içindeyken neden renksizdi. Bunu merak edip öğrendi. Bunu öğrenirken denizin neden tuzlu olduğunu da merak etmeye başladı.
Bu yaz sahiplerinin arabasında ki küçük akvaryumunda kilometrelerce yol katetti. Araba da küçüktü akvaryumda ama içine sanki dünyalar sığıyordu. Sahibi olan iki çocuk ortasında yığınla eşya ile birlikte küçük akvaryumla yolculuk etmek kolay değil ama eğlenceliydi. Araba yükseltilere çıkıp indikçe sallanan akvaryumdan taşan sular çocukları korkutsa da hemen önlem alıyorlardı. Sahiplerinin o mis kokulu ağaç gölgeleri altında yaptıkları iştahlı yaz kahvaltılarını da seviyordu. Çoğu insan bilmez ama balıklar tat almak için ağıza ihtiyaç duymazlar. Akvaryumdan o nefis kahvaltıların tadını alabiliyordu. Gezen balık Caretta yumurtalarının gömülü olduğu yerleri de gördü. Onların denize kolayca ulaşmaları için de dua etti. Eve döndüklerinde dünyanın ve kendinin ne kadar harika yaratıldığını düşünüyordu. Bir sonraki seyahatte biraz daha büyük bir akvaryumda birkaç arkadaşını da yanına alarak bambaşka yerler, olaylar deneyimlemek artık onun yeni hayaliydi.
Dergimize abone olmak için tıklayın!
İlk yorum yapan olun