Yer Kahramanmaraş. Enkaz altından çıkarılan Yağmur’un ilk sözleri:
“Çok üşüyorum, ellerim bembeyaz oldu. Anneanneme gitmek istiyorum.”
Yer Adıyaman, enkazdan çıkarılan çocuğun ilk sorusu:
“Annem nerede?”
Yer yine Kahramanmaraş. Enkaz altından çıkarılan minik kıza “Aç mısın?” diye soran gönüllülere:
“Aç değilim. Bir abla geldi, beni doyurdu, onunla oyun oynadık. Siz gelince de gitti.” Diye cevap vermesi hepimize duygu dolu anlar yaşattı.
Ya şu hadiseye ne demeli; enkaz çalışmalarında yer alan bir genç anlatıyor:
“Kahramanmaraş Belediyesi’nin karşısında enkaz çalışması yapıyoruz. Kepçe duvarlara vuruyor. Bir kadın geldi, ‘Hareket etmeyin durun’ dedi. ‘Benim iki tane evladım, şu duvarın ardında. İkisini kurtarın.’ Diye bize yalvardı. Üstelik tam koordinat verdi. Sonra kepçeyi durdurduk. AFAD’cılar sağ olsun orayı deştiler. Gerçekten de iki çocuk sağ çıktı. Ama orada daha önceden yaşam belirtisi yoktu. Çocukları çıkarttık. Annelerine teslim etmek için kadını arıyoruz. Bulamıyoruz. Sonra 13 yaşındaki çocuk bize şunu söyledi; ‘Benim annem 4 sene önce vefat etti. Sonra kadın yok oldu ortadan.’ Hepimiz dizlerinin üstüne çöktük, ellerimizi açtık ve Allah-u Ekber diye tekbir getirmeye başladık.”
Daha bunun gibi nice örnek sıralamak mümkün.
** *
Ülkem tarihin en büyük felaketinden birini 10 ilde aynı anda yaşadı. Ölçeklere göre, 7.7 ve 7.6’lık iki büyük deprem Kahramanmaraş merkez olmak üzere Adıyaman, Malatya, Gaziantep, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlik, Hakkari, Adana, Osmaniye ve Hatay’da hissedildi.
Deprem sonrası yaşananlar kuşku yok ki, hepimizi üzdü. Ama enkaz altından çıkarılan bebekler sanki özel bir el tarafından korunmuş gibi, sapasağlam çıkması bizi ümitlendirdi. Karabasan gibi çöken deprem felaketinin ardından böylesi “mucizevi” olayların yaşanması, kimi zaman sevinçten gözlerimizi yaşarttı, duygulandırdı.
** *
İşte bu duygular içinde Ramazan-ı Şerif’e giriyoruz. Bu Ramazan’da bol bol Kur’an okumalıyız. Yardımlarımızı depremzedelere bağışlamalıyız. Annesi ve babası vefat eden kardeşlerimizi kardeş bilip, koruma altına almalıyız. Allah’a olan bağlılığımızı daha da artırarak, güçlendirmeliyiz.
Ramazan-ı Şerif’te nefsimizi terbiye etmek ve şükrün anahtarı hükmünde olan orucu tutmalı. Çünkü, depremde aç kalanların halini anlamak, onların derdiyle hemhal olmak için oruç birebir empati unsurudur.
Haydi, bu Ramazan fırsatını birlikte değerlendirelim.
Dergimize abone olmak için tıklayın!
İlk yorum yapan olun