Sarayda da olsa zindanda olmak (2022/12)

saray

Çok eski zamanlarda, ülkenin birinde her şeyi olan, ama huzuru olmayan bir padişah yaşarmış. Ne istiyorsa yapılıyor, bir dediği iki edilmiyormuş. Hazineleri, arazileri, çok güzel kıyafetleri, her şeyi ama her şeyi varmış. Tüm bunlara rağmen içindeki huzursuzluk geçmiyormuş. Sebebini anlayamadığı bir hüzün içindeymiş. Bunu en yakın adamlarıyla paylaşmış. Onlar da “Sultanım izin verin bu huzursuzluğunuza bir çare arayalım. Hemen ülkenin dört bir yanına haber gönderelim. Sizin bu sorununuzu çözen kişiyi ödüllendirelim.” demişler. Padişah kabul etmiş. Ülkenin her yerine bu haber ulaşmış. Sultan huzurlu ve mutlu olmasına yardım edecek kişiye hazinelerinden ve topraklarından verecektir.

Bunu duyan birçok kişi, hem bu ödülü elde etmek, hem de hükümdara yardım etmek için sarayın yolunu tutmuş. Kimi ağzı çok iyi laf yapan, kıssalar ve hikayeler anlatan kişiler olmuş. Kimi şairmiş, hükümdarı öven şiirler okumuş, kimi de değişik hediyeler getirmiş. Belki mutlu olur, huzur bulur diye. Ama hayır, hükümdar hiçbirinden etkilenmemiş.

Ülkede bir de, ineğinden ve küçük eski evlerinden başka bir şeyi olmayan fakir bir aile yaşıyormuş. Evin oğlu, saraydaki bu haberi duyunca, babasına, “Baba, biz de hükümdarımıza yardım etmeye gidelim mi? Hem daha rahat bir hayata kavuşuruz belki. Hem verilen ödülle bizim de daha güzel bir evimiz, bağ ve bahçelerimiz olur.” demiş.

Baba akıllı bir adammış. “Cahil oğlum benim, huzur ve mutluluk zenginlikte olsaydı koskoca Padişahın böyle bir derdi olur muydu?” demiş. Çocuk başını öne eğip “doğru” demiş sessizce. Ama zenginlik hayalleri kurmaktan da kendini alamıyormuş.

Bu arada hükümdar, artık ziyaretçi de kabul etmek istemiyormuş, “Hiç kimse bana aradığım huzuru veremiyor, kimseyi görmek istemiyorum” demiş. İyice içine kapanmış. Bazen atına binip tek başına kırlara, uzaklara gidiyormuş ve uzun uzun düşünüyormuş.

***

Bir gün yine kırda atıyla dolaşırken, fakir baba ve oğlu da ineklerini otlatıyor, bir yandan da sohbet ediyorlarmış. Onların o mutluluğu Padişahın dikkatini çekmiş. İmrenerek onları izlemeye başlamış. Onlarla tanışmak için yanlarına doğru yaklaşmaya başlamış. Hükümdar son zamanlarda içindeki hüzünden dolayı üstüne başına pek dikkat etmediğinden ve yanında da muhafız istemediğinden onun Padişah olduğunu anlayamamışlar. Zaten saç sakal birbirine karışmış bir şekilde olduğu için onu tanımaları imkansızmış. Yanlarına gidip selam vermiş. Onlar da selamını alıp, “Buralardan mısınız? Daha önce hiç görmedik sizi, nereden gelirsiniz? Ne iş yaparsınız?” demişler. “Şeyy evet uzaktan geliyorum, saraya gidecektim.” demiş. Oğlan hemen atlamış:

“Padişahın ödülünü kapmak için mi, haa? Ama kimse hükümdara aradığı huzuru veremiyormuş boş yere gitme. Ben de istedim ama babam izin vermedi.” Babası oğluna kaş göz ederek, susmasını bekliyormuş. “Siz oğluma bakmayın beyim. Huzur ne varlıktadır, ne krallıkta. Allah’ın verdiklerine de, vermediklerine de çok şükür ben çok huzurluyum, mutluyum.” demiş.

Padişah şaşkın bir şekilde “Nasıl yani? Sultanımız nasıl huzur bulabilir ki sizce?” demiş.

Adam fakir ama bilgeymiş. Çok alimlerin kitaplarını okumuş. Ona okuduğu bir kitapta yazdığı gibi cevap vermiş:

“Onu unutan sarayda da olsa zindandadır, mutsuzdur. Onu bulan ve tanıyan zindanda bile olsa saraydadır, mutlu ve huzurludur.”

Padişah meraklanmış. “Peki o kimdir?” demiş.

Adam: O, her şeyin sahibi Allah’tır. Her şey O’nun idaresinde, O’nun hükümranlığındadır.” Adam konuştukça Padişah, hayatındaki boşluğun ve huzursuzluğun farkına varmış. Gözlerinden yaşlar süzülmüş, “Ben her şeye sahip olduğu halde huzur arayan o şımarık Padişahım… Lütfen benimle saraya gelin, sizi baş danışmanım yapayım. Siz bana sarayda da olsam neden zindandaymış gibi içimin sıkıldığını bildirdiniz. Ben artık sizi bırakmam.” demiş.

Oğlanın gözleri parlamış “Hadi baba, gidelim.” demiş babasına bakarak. Adam görgülü, tok gözlü olduğundan “Aman efendim, onurlandırdınız bizi, ama ben hayatımdan memnunum.” demiş. Padişah ısrar eder de ikna olmazlar mı? Sonunda birlikte saraya varmışlar. Hükümdar gerçekten de bilge adamı baş danışmanı yapmış. Beraber tüm hazineleri fakirlere, yetimlere dağıtmışlar. Ülkede hiç işsiz ve fakir kalmamış. Herkes halinden memnun oldukça, Padişah da çok huzurlu ve mutlu olmuş. Her şeyden önce, artık Yaratıcısını bulmuş, tanımış ve O’nun rızası için yaşayanlardan olmuş.

Dergimize abone olmak için tıklayın!

işrak resfebe sel sembol şeair-i islam

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*