Mini minnacık örümcek duvara tırmandı
Yağmur yağdı, örümcek oluğa saklandı
Sonra güneş çıktı her yeri kuruttu
Ve mini minnacık örümcek duvara tırmandı…
Bu şarkıyı hatırladın mı?
Merhaba dostum!
Hey, kafanı birazcık daha kaldır beni göreceksin! Evet, bazen tavan arasında, bazen dolap diplerinde bazen da mağara önlerinde yuva yaparım. Yani yuva içinde yuva yaparım.
Dur korkma! Sana zarar vermem!
Seninle biraz sohbet etmek isterim. Tabii vaktin varsa?
Hah… O zaman sana kendimden bahsetmek isterim.
8 bacaklı ve renk körüyüm
8 bacağa sahibim, hem etçil, hem otçulum!
Genellikle tek yaşarım. Kalabalık pek sevmem.
Solunum organım karnımın hemen alt kısmında yer alır.
Biliyor musun? Ben renk körüyüm.
Hemen hemen yer yüzünde her bölgede yaşarım.
Özellikle yağmur ormanlarında bulunurum.
Ama bazı örümcek türlerine Everest Dağı’nın zirvesinde bile rastlanabilir.
En ilginç özelliklerimden diğeri de, büyüme dönemimizde kopan bacağın yeniden çıkmasıdır.
Ortalama bir buçuk veya iki yıl arası hayatta kalırız.
Evimi ipek iplikten dokurum
Yaptığım örümcek ağı hem çok esnek, hem de çok sağlamdır.
Örnek verecek olursam, ağımın ipeğinin 1 milimetre karesi 178 kilogram yük taşıyabilir.
Bu kadar yük taşıyan ipeğim çok hafif bir yapıya sahiptir.
Üstelik kütlece aynı miktardaki çelikle kıyaslandığında 10 kat daha güçlü.
Bana bu sanatkar özelliğimi veren, malzemelerimi de sırtıma yüklüyor anlayacağınız. Beni bu malzemelerle donatan beni de düşünüyor.
Peki, neden ağ örmeye ihtiyaç duyarım? Şundan; ağımı genelde gece örerim.
Akşam yemeğimi yakalamak için bu yöntemi kullanırım.
Sinek gibi bir böcek ağıma doğru uçtuğunda, dokuduğum ipliğime yapışır. Böylece rızıklanırım.
İpek ağımın sırrı nedir?
Ağımın yapımına başladığımda, ipek bir iplik bırakırım.
İpliği, ağımı oluşturduğum her yerde bir dal, bir odanın bir köşesi, bir kapı çerçevesi gibi bir nesneye tuttururum.
İpek ipliklerim kalın veya ince, kuru veya yapışkan, boncuklu veya pürüzsüz olabilir.
Ağımı oluşturmak için kullandığım iplik sıvı olarak başlar, ancak havada hızla kururlar.
Allah’ın bana öğrettiği güzel sanat ile böyle bir ağ yani yuvam ortaya çıkıyor.
Ben ileri geri hareket ettikçe, daha fazla iplik eklerim. Tıpkı dokuma fabrikası gibi…
Dolayısıyla ağımı güçlendiririm dahası ona bir de desen oluştururum. Adeta “Yaratıcı”mın imzasını hatırlatan bir mühür bırakırım.
İnsanlık, ağımın merkezinden dışa doğru giden çizgileri yeni öğrendi ve buna “radyal çizgiler” ismini verdi. Etrafında dolaşan hatlara ise “küre çizgiler” ismini verdi.
İnsanlık benim sanatımı yeni keşfediyor. Daha bende ne sırlar var!
Dedemin dedesi, bir mucizenin kahramanı
Ben geçmişimle de övünürüm. Evet, dedemin dedesi, onun dedesi, dedesinin de dedesi… Peygamberimin mağara arkadaşı! Yani o bir kahraman! Bir örümcek!
Nasıl yani? O zaman hatırlatayım:
Dedemin dedesi, onun dedesi, dedesinin de dedesi… Sevr Mağarası’na sığınan Peygamber Efendimiz (asm) ve sadık arkadaşı Hz. Ebubekir’i (r.a.) müşriklerden korumak için, Allah’ın emriyle mağaranın girişine bir örümcek ağı örüyor.
Böylelikle dışarıdan görenler, içeride kimsenin olmadığını düşünüp oradan ayrılıyor… Yani mağaraya girmemelerini yuva yapan bir güvercin ve bir örümcek sağlamış oluyor. Zor günlerde Kainatın Efendisi ile birlikte bulunuyor. Bu yüzden biz örümcekleri görürken, aklına bunlar gelsin dostum.
Benden bu kadar sevgili dostum!
Akşam olmaya başladı ve karnım biraz acıktı… Yepyeni bir ağ örmeliyim!
Beni dinlediğin için teşekkür ederim! Hoşça kaaal!!!
İlk yorum yapan olun