Tıngır Elek, Tıngır Saç

Nerede eli uzun, cebi delik varsa, Hocanın evini yol etmiş; hafta sekiz, gün dokuz demiyor, kapıdan olmazsa, bacadan damlıyormuş biri. Soya soya tıngır elek, tıngır saç, bir kuru tahta üstünde bırakmış Rahmetli’yi.

Bir gün gene bir hırsız girmiş Hoca’nın evine.

Adam odanın birini açmış ki tamtakır!

Ötekini açıp bakmış, bir iki, bakır! Bunlar da ne yükte hafif ne pahada ağır… Derken, birini daha açıp bakmış ki, ne baksın, bizimki!

Elini yüzüne kapamış, bir köşede durup duruyor.

Hırsız ne diyeceğini bilememiş, afallamış öylece:

“A efendi, bu karanlık odada ne yapıyorsun?” deyince, Hoca acınacak bir halde:

“Ne yapayım oğul,” demiş. “Şu koca konaktan eli boş döneceğine utandım da, gelip buralara saklandım!”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*