En Üstün Alim Kimdir?

Abdullah bin İdris büyük bir alimdi.

Hiçbir ayrım yapmadan her sınıf insana ilim öğretirdi.

Zamanın hükümdarı Harun Reşit oğlunu özel okutmak istemiş, Abdullah bin İdris’ten ricada bulunmuştu. Bilgin buna yanaşmadı ve “Eğer diğer talebelerle birlikte gelirse, ancak o zaman oğluna öğretebilirim” cevabını verdi.

Buna benzer bir teklif de Süleyman bin Ali’den büyük Ali Halil bin Ahmed’e geldi. Süleyman bin Ali bir elçi aracılığıyla bilginden oğluyla özel olarak ilgilenmesini ders vermesini istiyordu.

Teklif edilen görev günün en cazip fırsatlarından biriydi. Terbiye edilecek denen bir tip öğretmenlikte bulunan bu insanlar saraya kadar girebiliyor, kendilerine özel odalar ayrılıyor, en yüksek mevkilere çıkabiliyorlardı. Bu bulunmaz bir fırsat, en büyük bir imkandı. Bunun ötesinde büyük ünvanlara yükselmek vardı.

Halil bin Ahmet için bulunmaz bir fırsat doğmuştu. Fakirdi. Zenginleşebilir, bol imkanlara kavuşabilirdi. Elçiyle aralarında şu konuşma geçti. Halil bin Ahmet çantasından kuru bir ekmek çıkartarak: ”Buyur şunu ye, elimdekilerin hepsi bu kadar! Bunu bulabildiğim müddetçe benim Süleyman’a ihtiyacım yoktur.”

”Peki ona ne diyeceğim ben?” Halil bin Ahmet ona bir şiirle karşılık verdi:

”Söyle Süleyman’a varlıklı değilim ama onun vereceği paraya da ihtiyacım yoktur.

Ona bildir: Fakirlik gönüldedir, malda değildir.

Asıl zenginlik de malda değil gönüldedir.”

İşte büyük alim böyle olur! Peygamberimiz de ”Alimin en üstünü zalim hükümdara karşı doğruyu söyleyebilendir.” diye buyurmuyor mu?

İnci Karaman

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*