Arif kitap okumayı çok severdi. Zaman zaman babasının kütüphanesini de karıştırır, ilgisini çeken kitapları okurdu.
Bir gün yine babasının kütüphanesini meraklı gözlerle inceledi. “Altın Prensipler” isimli kitap dikkatini çekti. Yazarı, Zübeyir Gündüzalp’ti.
Bu ismi hem annesinden hem de babasından duymuştu. Çok sık bahsederlerdi. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin talebesiydi.
Arif kitabı açtığında, maddeler halinde güzel sözlerin sıralandığını gördü. Bölüm başlıkları dikkatini çekmişti: “Hedefe Nasıl Varılır?”, “Başarıya Götüren Prensipler”, “Dikkat ve Hafıza”, “Anne-Baba Hakları” vb. Bazı cümleleri okumaya başladı. Şöyle yazıyordu:
* Tembelliğe, basit ve manasız zevklerime müsaade etmeyeceğim.
* Bir işi bitirmeden başka bir işe el atmamalısın.
* Deha dikkati değil, dikkat dehayı doğurur.
* Daima azimli olmak…
* Bilseniz ki gayret ne kadar kıymettardır, bir dakika boş durmazdınız.
* Aklını çalıştırarak oku.
* Ezberlemek hafızayı açar.
* Az da olsa, devamlı okumak.
* Her şey, her mesele okumakla halledilir.
* Oku, oku, her gün oku.
* Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir (oluşturmaktır).
*Okumak, okumak, okumak… Yine okumak.
Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak. Veya kitab-ı kebîr-i kâinatı (büyük kâinat kitabını) okumak.
Birbirinden güzel sözler bu yönde devam ediyordu. Arif’in okudukça okuyası geldi. Bir süre sonra yorulduğunu hissetti.
“Anneee!” diye seslendi.
“Efendim oğlum.”
“Anne bu ne güzel kitap yaa. Biliyorsun ki ben zaten okumayı çok seviyorum. Bu kitapta da hep okuma, anlama, öğrenmeyle ilgili sözler var. Bana biraz Zübeyir Gündüzalp’ten bahseder misin?”
“Elbette oğlum. Zübeyir Gündüzalp kendini okumaya vermiş bir insandır. Sürekli okur. Senin gibi çok meraklıdır. Çocukluk ve gençlik yıllarında her şeyi okumak ister. Daha sonra eline Risale-i Nur eserleri geçer. Risalelerden ilk okuduğu kitaplar Küçük Sözler ve Gençlik Rehberi’dir. Risaleleri okuyunca adeta dünyası değişir. Yani bu
kitaplar onu çok etkiler. Okudukça okuyası gelir ve artık elinden bırakamaz.”
Arif, Zübeyir Gündüzalp’i biraz daha tanımaktan çok memnun olmuştu. Onun gibi çalışkan, onun gibi azimli ve onun gibi çok okuyan biri olmayı hayal etti. Annesini o an bir şaşkınlık ve heyecan hâli aldı. Yüzünde bir tebessüm belirdi. Derin düşüncelere daldı.
Arif “Ne oldu anne? Niye böyle heyecanlandın?” diye sordu.
“Güzel yavrucuğum, Allah seni iyi ki yaratmış… Bak bakalım takvime, bugün günlerden neymiş?”
Arif, 2 Nisan tarihli takvim yaprağını incelerken, hayretler içinde kaldı.
“Anneee… Bugün Zübeyir Gündüzalp’in vefat yıldönümüymüş!”
“Evet yavrum, Zübeyir Gündüzalp 2 Nisan 1971’de vefat etti. Ve sen onun kitabını ilk defa bugün eline aldın. Bu ne güzel bir tevafuk!* Allah’a sonsuz şükürler olsun…”
Arif, mutlu ve umutlu gözlerle annesine baktı. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar. İkisinin de içi heyecan ve sevgiyle dolmuştu…
1*tevafuk: denk gelme, Allah’ın iki şeyi birbirine denk getirmesi.
Çok güzel