İlk kez kar gören solucan

Solucan kardeş toprak altında yaşıyordu. Toprak üstünde şıkır şıkır yağmur sesi duyunca uyandı.
“Hah” dedi. “Tam benim havam. Dışarı çıkıp, biraz karnımı doyurayım.” dedi.
Minik solucan yavaş yavaş yukarı çıktı. Önce kafasını topraktan dışarı çıkardı. Sonra minik vücudunu… Toprak ve yağmur onun gıdası gibiydi.
Derin bir nefes aldı. Sonra etrafta dolaşmaya başladı.
Minik solucan acıkmıştı. Ama ne yiyecekti? İnsanlar gibi et veya balık yiyemezdi. Çünkü onun gıdası çürümüş maddelerdi.
Evet, işte insanoğlunun attığı çürük elmayı gördü. Bu onun için bir ziyafet demekti. Hemen kıtır kıtır yemeye başladı.
Az sonra karnı doydu. Geri kalanını diğer kardeşleri yiyebilirdi.
Çünkü toprağın altında öyle kalabalık bir solucan topluluğu vardı ki, bu elma haydi haydi onlara yeterdi.
Hem biliyor musunuz? Bu toprakların her dönümünde yarım milyondan fazla yer solucanı yaşamakta…
Bir başka deyişle; bir dönümlük toprağın altında yaşayan solucan kardeşlerinin toplam ağırlığı aynı çayırın üzerinde otlayan bir sığır sürüsünün ağırlığından hiç de aşağı kalmaz.
Bu çürük elmayı verdiği için Allah’a şükretti. Acaba insanlar verilen bu nimetler karşısında Allah’a teşekkür ediyor muydu diye düşündü.
Sonra hava soğumaya başladı.
Yağmur iri damlalar halinde yağarken, birden kara dönüştü. Minik solucan üşümeye başladı. Ama ilk kez kar görüyordu.
“Ne muazzam bir şey” demekten kendini alamadı.
Patır patır kar damlaları birleşip bir kütle haline gelince, hemen toprağın altına girdi ve diğer kardeşlerine de dışarıda bembeyaz kar gördüğünü ballandıra ballandıra anlattı. “Biliyor musunuz kardeşlerim, dışarıda şeker yağıyor” dedi. Kardeşleri merakla ilk karı görebilmek için dışarı doğru yol almıştı bile.

İnci Karaman

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*