Köyde Bayram

Arif, bu sene Kurban Bayramı’nı iple çekiyordu. Çünkü ailesiyle birlikte köye giderek Kurban’ı köyde geçireceklerdi. Dede ile babaannesi de kendisini heyecanla bekliyordu zaten. Zamanı geldiğinde yola koyuldular. Uzun ve güzel bir yolculuğun ardından Arefe Günü köye vardılar. Arif’in evin bahçesine öyle bir girişi vardı ki havada uçar gibiydi. Hasretle kollarını açan dedesinin ve babaannesinin kucağına zıpladı. Onları ellerinden öptü. Daha sonra hep birlikte sofraya oturdular. “Bismillah!” diyerek taze tereyağı ve peynirden, katkısız bal, süt ve kaymaktan, körpecik badem ile mis gibi kokan domatesten yediler. Verdiği bu nimetlerden dolayı hep birlikte Allah’a şükrettiler. Meraklı Arif uzun bir aradan sonra dedesine kavuşmuşken ilk sorusunu patlattı tabii:

“Dedeciğim, bugün Arefe Günü değil mi? E benim adım da Arif. Arefe ile Arif arasında bir anlam ilişkisi var mı acaba? Söylemesi birbirine benziyor da…” “Benim zeki torunum, tam on ikiden vurdun! Zaten sen Arefe Günü doğduğun için adını Arif koyduk.” dedi dedesi de. “Aaaa” dedi Arif, “Gerçekten mi? Yani ben size bayram hediyesi mi oldum?” Arif’in bu sözüne hepsi gülüştüler. “Evet yavrucuğum, sen bizim ailemize tam bir bayram hediyesi oldun” dedi annesi.

Arif, kendi ismi ile Arefe arasında nasıl bir ilişki olduğunu daha da merak etmişti şimdi.
Babası devam etti söze: “Arefe Günü, Kurban Bayramı’ndan bir önceki gündür. Hicrî takvime göre Zilhicce’nin 9. günü. Bu güne ‘Arefe’ denilmesinin sebebi ise kelimenin ‘tanışma, öğrenme, itiraf etme ve güzel koku’ manalarına gelmesidir.”
Arif’in merakı git gide artıyordu. “Arefe Gününün ‘tanışmak, öğrenmek, itiraf etmek ve güzel koku’ ile ne ilgisi olabilirdi ki?”
Dedesi, onun aklına gelen bu soruyu tahmin etmişçesine söze karıştı: “Güzel torunum, sana ‘Arif’ ismini vermemizin sebebi, işte Arefe Gününün bu manalarını hayatın boyunca üzerinde taşıman içindir. ‘Tanışmak ve öğrenmek’ten maksat, Allah’ı tanıyıp bilmektir. ‘İtiraf etmek’ten maksat, Allah’ın büyüklüğü ve sonsuz gücü karşısında kendi zayıflığını ve acizliğini bilmektir. Güzel koku ise, melekler gibi ‘günahsız, masum ve tertemiz kalabilmeye’ işaret eder.”

Arif, kendisinin çok meraklı olup her fırsatta her şeyi öğrenmeye çalışmasını ama özellikle de daima Rabbini tanımak ve bilmek istemesini daha iyi anlamıştı şimdi.Ertesi günü dedesi ve babası ile birlikte köy meydanındaki camide bayram namazını kıldılar. Cemaat halinde “Allahu ekber, Allahu ekber…” diye devam eden tekbirleri getirmek çok güzeldi. Bu tekbirler, bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar devam edecekti. Bayram namazından sonra ilk iş, dedesinin bahçesinde kurban kesmek oldu.
Kara gözlü koçun, yine tekbirler getirilerek Allah için kurban edilmesi bambaşka bir ibadet idi.

Dedesi, kurban olarak kesilen hayvanın canının hiç acımadığını ve Cennete giderken sahibine binek olacağını söylemişti. Buna çok sevinmişti. Arif, yine çok şey öğrendi. Özellikle de Arefe Günü doğduğunu bilmek ve Arefe’nin manasını öğrenmek unutamayacağı bir hatıra oldu.

Evet, Arefe “tanışmak” idi ve Arif bu bayram “kendisi ile tanışmış” tı sanki!

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*