Küçük deniz yıldızı güneşin suyun derinliklerine kadar uzanan aydınlığıyla uyandı. Esnedi. Gerindi. Yep yeni bir güne merhaba demek ne güzeldi. İçi kıpır kıpırdı. Hemen arkadaşlarının yanına gitmek ve akşama kadar oyun oynamak istiyordu. Fakat annesi onunla aynı fikirde değildi.
“Günaydın afacan,” dedi. “O güzel gözlerinden anladığım kadarıyla kahvaltı etmeden oyun oynamak istiyorsun.”
Deniz yıldızı Kaku hayran hayran baktı annesine. Nereden biliyordu hemen oyun oynamak istediğini?
“Ama anne nereden biliyorsun? Ben de tam senden arkadaşlarımın yanına gitmek için izin isteyecektim.”
Anne deniz yıldızı gülümsedi.
“Sen benim yavrumsun,” dedi. “Seni iyi tanıyorum.”
Kaku cesaretlendi. “Gidebilir miyim yani?”
“Elbette gidebilirsin ama kahvaltı ettikten sonra. Kahvaltı etmeden şuradan şuraya gidemezsin.”
“Peki anneciğim,” dedi Kaku. Birazdan kahvaltısı hazırdı. Bir güzel kahvaltı yaptıktan sonra dişlerini fırçaladı. “Şimdi gidebilir miyim?”
“Elbette, dedi annesi. Ama çok dikkatli ol. Tanımadığım kimselerle konuşma.”
“Tamam anneeee,” dedi Kaku. “Merak etme.”
Heyecanla arkadaşlarının yanına gitti. Arkadaşlarıyla toplanıp oyun oynadıkları çok güzel bir yer vardı. Hepsi onu bekliyorlardı. Ahtapot, midye, japon balığı ve deniz atı. Birlikte oynamaya başladılar. Saklambaç, sek sek, yağ satarım bal satarım… Oynamak ne güzel şeydi. Böyle güzel güzel oynarken deniz atı Taku, Kaku’nun ayaklarından birine bastı. Doğrusu Kaku’nun canı çok yandı.
“Ah, dedi. Koluma bastın Taku. Dikkat etsene biraz.”
Taku hiç oralı olmadı.
“Banane,” dedi. “Oyun oynuyoruz. Beş tane kolun var. Sen de toparla onları biraz.”
Kaku, Taku’nun bu sözlerine çok kırıldı. Halbuki onun özür dilemesini bekliyordu. Annesi kaza ya da hata yapınca özür dilemenin çok önemli olduğunu öğretmişti ona. Arkadaşları da Taku ya kızdılar.
“Taku lütfen Kaku’dan özür dile.”
“Ama bu bir kazaydı. Dilemiyorum bana ne!”
“Kaza bile olsa özür dilemelisin.”
Taku arkadaşlarına kızdı.
“Ben sizinle oynamıyorum, dedi. Mızıkçısınız hepiniz.” Hızla onlardan uzaklaştı. Aslında arkadaşlarını çok seviyordu. Ama özür dilemek o kadar zordu ki. İlerde başka arkadaşlarını gördü. Onlarla oynamaya başladı. Oyun sırasında deniz anası yanlışlıkla Taku’nun burnuna vurdu. Taku’nun canı çok yandı.
“Ah, dedi. Canımı yaktın. Dikkat etsene!”
Deniz anası duymamış gibi yapıp arkadaşlarıyla oynamaya devam etti. Taku burnunun acısını unuttu ama deniz anasının bu davranışı onu çok üzdü. Biraz düşününce az önce aynısını Kaku’ya kendisinin yaptığını fark etti.
“Hay Allah, dedi. Meğer ne kötü bir şey yapmışım. Arkadaşıma haksızlık etmişim. Hem canını yakmış hem de özür dilememişim. Hemen gidip özür dilemeliyim.”
Kaku da arkadaşlarıyla oyuna devam ediyordu. Kolunun acısı geçmişe benziyordu. Taku arkadaşlarına yaklaştı.
“Şeyyy,” dedi. Kaku “Az önce canını yaktım istemeden. Kaza oldu. Senden özür dilerim. Bir daha daha dikkatli olacağım.”
Kaku buna çok sevindi. Beş koluyla arkadaşına sarıldı.
“Zaten sensiz oyun oynamanın pek tadı yoktu, dedi.”
Gülüştüler. Akşama kadar neşeyle oynamaya devam ettiler.
Dergimize abone olmak için tıklayın!
İlk yorum yapan olun