İlk Namaz: Teravih

Çok heyecanlı ve mutluyum. Arkadaşlarımla birlikte teravih namazlarını kılıyoruz. Babam da geliyor namaza…
Sıcak bastırınca boncuk boncuk terliyor, en çok da ona gülüyorum.
Arkadaşlarım, arada bir güldürmeseler olmaz mı? Kimi zaman dirsek vuruyorlar, kimi zaman “Pıhh!” diyorlar, makaraları koy veriyoruz…
Önümüzdeki safta duran amcalar tatlı tatlı kızar gibi yapıyorlar bazen.
Biz de kendimize çeki-düzen veriyoruz.
Ama çocuğuz ya, duramıyoruz…
İçimiz fıkır fıkır kaynıyor, illa da yaramazlık yapacağız!
Babama teravih namazını sordum.
Bana Peygamber Efendimizden bahsetti… Ramazan’da bir gece çıkıp teravih namazını kılmış. Birkaç kişi ona uymuş. Sabah olunca cemaat durumu birbirine anlatmış. Üçüncü gece cemaat daha fazla olmuş. Yine onlara namaz kıldırmış. Dördüncü gece cemaat öyle çoğalmış ki camii onlara dar gelmiş.
Efendimiz (sav) cemaate dönmüş ve Kelime-i Şehadet getirmiş ve, “Durumunuzu biliyordum, ancak teravih namazı size farz olacağından ve sizin de altından kalkamayacağınızdan korktum” diye söylemiş.
Babam, Peygamberimiz döneminden sonra Hazreti Ömer zamanında teravih namazını cemaatle kıldırdığını söyler. O dönem Müslümanlar camide cemaat halinde teravih namazı kılarmış. Herkes evinde kılmaya devam ediyormuş. Bu durum Hazreti Ömer’in halifeliği dönemine kadar devam etmiş. Daha sonra Hazreti Ömer dağınık olarak teravih namazını kılan Müslümanları bir araya getirerek onlara bu namazı cemaatle kıldırmış.
O yüzden teravih namazının cemaat ile kılınmasına Hazreti Ömer sünneti denmiş. (Kütüb-i Sitte)
Babama dedim ki, “Baba, teravih namazı kılana cennette yakuttan bir saray inşa edilirmiş, doğru mu?”
Güldü; “Ramazan ayının ilk gecesinde, sema kapıları ve cennet kapıları açılır. Ki, bu açılış son geceye kadar devam eder. İster kadın, ister erkek, ister çocuk olsun. Ramazan ayının gecelerinden birinde kıldığı teravih namazın her secdesi için bin yedi yüz sevap yazılır oğlum. Onun için cennette bir saray yapılır ki; kırmızı yakuttandır. Her kapının dahi kırmızı yakut işlemeli iki kanadı olduğunu Peygamberimiz bize söylüyor ve müjdeliyor.”
“Ne güzel müjde” deyiverdim.
“Demek ki, senin, benim ve arkadaşlarımın hepsinin birer yakuttan sarayı olacak. Üstelik çekilişsiz-kurasız”
İşte bu sözüm babamı bir hayli güldürdü, öyle ki susturamadım kendisini.

İnci Karaman

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*