Geçenlerde annemle çarşıda dolaşırken, bir satıcı “Konuşan kitaaap! Konuşan kitaaap!” diye bağırıyordu. Elinde kitap şeklinde olan ve pille çalışan bir masal kitabı vardı. Düğmeye bastığınızda bir ses, kitaptaki masalları seslendirmeye başlıyordu. Adamın bu ürünü “konuşan kitap” şeklinde tanıtması, bende bambaşka düşünceler uyandırdı arkadaşlar. Neden mi? Hemen anlatayım:
Bu yaz, Kur’an kursuna gidiyorum. Peygamber Efendimiz (asm) “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir” buyuruyor. E tabii ben de “en hayırlı insanlar”dan olmak istediğim için Kur’an’ı öğrenmeye çalışıyorum.
Kur’an kursundaki hocam bana “Kur’an, Allah’ın sözüdür ve O’nun bizimle konuşmasıdır” demişti. Bu bana çok ilginç geldi. O günden beri, her Kur’an okuduğumda, Allah’ın bana seslendiğini, bana bir şeyler söylediğini düşünüyorum. Artık benim dünyamda Kur’an bir bakıma “konuşan kitap”.
Bu düşüncemi hocamla paylaştığımda “Çok doğru, Kur’an konuşan kitaptır. Hem de yüzyıllardır konuşuyor. Mütekellim (konuşan) ise, Allah’tır. O, Kur’an’la bütün insanlara sesleniyor. Bütün insanları iyiliğe, güzelliğe, doğruluğa çağırıyor” dedi.
Hocamın bu açıklamaları bende yeni ufuklar açtı arkadaşlar. Daha sonra başka yeni bilgiler de öğrendim. Kur’an’a “kelamullah” deniliyormuş. Bunun anlamı ise, “Allah’ın sözü ve konuşması”. Aslında Allah’ın sözleri ve konuşmaları, Kur’an’la da sınırlı değilmiş. Mesela bir ayette “Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem ve denizler mürekkep olsa, Allah’ın kelimelerini (sözlerini) yazmakla bitiremezler” deniliyor. Her şey O’nun bir sözü ve konuşması gibi yani.
Allah, Kur’an ayetleriyle bize seslendiği gibi, kâinat kitabındaki ayetleriyle de bize sesleniyor. Evet yanlış duymadınız, “kâinat kitabının ayetleri” dedim. “Ayet”in kelime anlamı “delil”miş. Her şey, Allah’ın varlık ve birliğine bir delil. Kur’an, ayetleriyle O’nu anlattığı gibi; “Kâinat Kur’an”ı da yıldızlar, gezegenler, dağlar, denizler, insanlar, hayvanlar ve bitkiler gibi sayısız ayetleriyle aslında bize Rabbimizi tarif ediyor.
O halde “konuşan kitap” deyince, aslında iki büyük konuşan kitap var: Biri Kur’an, diğeri de kâinat, yani varlıklar âlemi. Allah, insanlara bu iki büyük kitabıyla her an sesleniyor. Varlıklar, Allah’ın kudret kalemi ile yazdığı kelimeler, cümleler gibi adeta. Kur’an ayetleri ise, Allah’ın “kelâm (konuşma)” sıfatından gelen bir hitap, bir sesleniş.
İki kitabın “Yazar”ı da aynı olduğuna göre, Kur’an ile Kâinat aynı şeyleri söylüyor mutlaka.
Peki bir yazar, kitabını niye yazar? Elbette verdiği mesajlar okunsun, anlaşılsın diye.
Peki okuyucular, yazarın söylemek istediklerini hiç düşünmeyip, sadece kelimelerin, harflerin şekilleriyle, renkleriyle uğraşsalar nasıl olur? Elbette yazara hakaret olur, değil mi?
İşte arkadaşlar, kâinat kitabını kudret kalemiyle yazan Allah da, bu kitabın kelimeleri olan varlıklarla bize bir şeyler anlatıyor. Bu kitapla Kendi sanatını, güzelliklerini ve mükemmelliklerini ortaya koyuyor. Bir kitabın sadece kelimelerinin şekil ve renkleriyle ilgilenip manasını boş vermek ne kadar yanlışsa, aynı şekilde kâinat kitabındaki varlık kelimelerinin sadece yapılarıyla ilgilenip, onların Allah’ı anlatan manalarını okumamak da büyük bir yanlış olur.
O halde arkadaşlar, gelin bu yaz Kur’ân’ı ve Kur’an’la beraber kâinat kitabını da okuyalım. Göreceksiniz ki, Kur’an kâinatı, kâinat da Kur’an’ı açıklıyor. Ama hepsinden önemlisi, ikisi de ‘tek bir ağız’ olarak bize Rabbimizi anlatıyor.
İlk yorum yapan olun