Veren El, Alan Elden Üstündür

Çok eski zamanlarda Fransa’da bir gezgin yaşarmış. Bu gezgin ülkesindeki insanlardan çok sıkılmış. Çünkü burada hırsızlık ve sefalet diz boyuymuş. İnsanların birbirine olan güven ve sevgileri gitmiş.

Gel zaman git zaman bu gezgin o dönemin süper ülkesi sayılan Osmanlı Devleti’ne gitmeye karar vermiş. Sırtına çantasını aldığı gibi, doğru Osmanlı Devleti’ne gitmiş.

Uzun bir yolculuktan sonra, İstanbul’a varmış. Dikkatini ilk çeken şey, sokakların temizliği imiş. Sabah, öğle ve akşam temizlik görevlileri yerde tek bir çöp bile bırakmadan etrafı pırıl pırıl yapıyormuş. Hatta yere tükürenler için bile temizlik görevlileri varmış…

“Bu nasıl bir ülke böyle?” diye hayretini gizleyememiş. İnsanları çok sevecen, güler yüzlü ve kibarmış. Niçin bu kadar misafirperver olduklarını anlayamamış ilk günler… Sonra görmüş ki, onlara bu temizliği, kibarlığı ve misafirperverliği dinlerinden geliyor.

TAŞ SÜTUNLARIN SIRRI

Fransız gezginini en çok şaşırtan şey, bir buçuk/iki metre yüksekliğinde yapılan mermerden taş sütunlarmış.

Ne olduğunu ve ne işe yaradığını merak etmiş. Bunun için Müslümanların oruç tuttuğu günlerde gizlice gizlenerek gözlemlemeye başlamış.

Gece olmuş, zengin olduğu anlaşılan biri sütunun önüne gelmiş, etrafını kolaçan ettikten sonra, kuşağından bir kese para çıkarmış. Paraları sütunun üstündeki oyuğa olduğu gibi boşalttıktan sonra yine etrafını kollayarak sessizce oradan ayrılmış.

Birkaç saat arayla yine kuşağındaki birkaç akçesini oyuğa bırakan bir adamı görmüş, o da sessizce oradan ayrılmış.

Derken yaşlı ve üstünde yamalı kıyafet olan fakir bir adam gelmiş, oyuktaki paraları görmüş.

Gözleri sevinçle parlamış. Fransız gezgin adamın bütün paraları alacağını düşünmüş, ama o ne? Fakir adam, sadece ihtiyacı kadar olan birkaç parayı kuşağına yerleştirmiş ve gitmiş.

Saatler sonra da yine fakir bir kadın kucağındaki bebekle gelmiş ve o da bir akçe almış sessizce arkasına bakmadan gidivermiş.

Fransız gezgin gözlerine inanamamış. Fransa’da olsa içi para dolu sütun, dakikası dolmadan yağmalanırdı. Bu sütunun sırrı neydi? Niçin oraya para bırakıyorlar ve fakirler de ihtiyaçları kadar alıyorlardı?

Bunu öğrenmek için biraz daha İstanbul’da kalmaya karar vermiş gezgin. Bir zaman sonra o sütunun içindeki para dolup taşmıştı. Ama niçin fakirler gelip almıyordu?

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*