Sevgili Peygamberimiz (asm) bir keresinde Sahabelerinden birine sormuştu:
“Söyle bakalım, sen mi büyüksün, yoksa ben mi büyüğüm?”
Soru sorulan kişi, Efendimizden yaşça büyük biriydi. Ama “Ben büyüğüm” dese hürmetsizlik olur diye düşündü.
“Siz büyüksünüz, ben küçüğüm” dese, o da doğru olmaz, yalan olurdu. Bir müddet düşündü. Sonunda kıvrak zekâsını yansıtır bir şekilde şöyle dedi:
“Ya Resulallah! Siz benden büyüksünüz, ben ise sizden yaşlıyım.”
***
Arif son günlerde Peygamberimizin hayatından kıssalar okuyordu. Gerçekten onun her hâli çok güzel bir örnekti. Peygamberimizin ashabıyla diyalogları, şakalaşmaları bile bambaşkaydı. Mesela Peygamberimiz, sözleriyle bir şaka yaptığında, bunda asla bir yalan bulunmazdı. Söyledikleri şaka bile olsa, mutlaka doğru bir söz olurdu. Bu, Arif’in çok dikkatini çekmişti.
Mesela bir keresinde yaşlı bir kadın kendisine gelip “Benim Cennete girmem için dua eder misin?” dediğinde, “Ama yaşlı kadınlar Cennete giremez ki!” demişti. Sonrasında da tebessüm ederek “Çünkü Allah, kadınları yaşlı bir şekilde değil, onları gençleştirerek Cennetine alır” buyurmuştu.
Peygamberimizin yaşça kendisinden büyük olanlarla iletişimleri de çok nazikçe ve saygılı idi. Mesela amcası Abbas’ı çok sever, kendisinden sadece iki veya üç yaş büyük olmasına rağmen, “İnsanın amcası, babası gibidir” diyerek ona daima hürmet ederdi. Ayrıca onu, “Kureyş’in en cömerdi ve akrabalık bağlarına en çok riayet edeni” diye över, Abbas’ı incitenlerin kendini incitmiş olacaklarını söylerdi. (TDV Ansiklopedisi)
Akraba olsun veya olmasın büyüklere saygı göstermek, onların hâl ve hatrını sormak, ziyaretlerine gitmek, gönüllerini daima hoş etmek Peygamberimizin sayılabilecek örnek davranışlarındandı.
Evin yaşlılarını bereket direği ve belâların def’ine bir vesile olarak görürdü. Bir keresinde de şöyle buyurmuştu:
“Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti.”
Arif bunları okuyup öğrendikçe, başta anne-babası olmak üzere, yaşça kendinden büyük olan herkese daha dikkatli davranması gerektiğini düşündü. Bu hem insanlığın gereği hem de İslâmiyetin bir emriydi. Böyle davrandığı takdirde, Peygamberimizin kendisini daha çok seveceğini de biliyordu.
“1 Ekim – Dünya Yaşlılar Günü” diye bir günün ilân edilmiş olduğunu duyduğunda, dünyanın Peygamberimizin örnek hayatına ne kadar çok ihtiyacı olduğunu daha iyi anladı.
Ekim ayında Mevlid Kandilinin olması da ayrı bir tevafuk ve güzellik olmuştu. Peygamberimizin dünyaya gelmesi, âlemin şeklini değiştirmişti. Yaşlılar, zayıflar, kadınlar, çocuklar, kısacası bütün insanlık, onun dünyaya teşrifiyle nefes aldı.
İnsanlık ona borçlu. Ne borcu mu? Elbette salâvat:
Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed.
İlk yorum yapan olun