Organlarımız bize verilmiş birer emanettir.
Mesela ellerimiz: Elimizde bulunan parmaklar sayesinde bir objeyi tutar, kavrar ve iş görürüz.
Ya olmasaydı?
Mesela ayaklarımız: Vücudumuzun en alt kısmında bulunan ve yürümemizi, dik durmamızı sağlayan, 26 kemik, bağ ve kaslardan meydana gelen ayaklarımız, hayatımız boyunca en büyük yardımcı organlarımızdandır.
Ya olmasaydı?
Mesela gözlerimiz; Beş duyu organlarımızdan biridir.
Etrafımızı görmeye yarar. Göz kapakları, göz kasları, kirpik, gözyaşı bezi… Bir de sert bir tabaka vardır ki, göze gelen ışığın ilk kırıldığı yerdir.
Ya olmasaydı?
Mesela dilimiz; her türlü duygu ve düşünceyi anlatmaya ve aktarmaya yarayan en etkili iletişim aracımızdır. Sadece duygu ve düşünceleri sözlü olarak aktarmak için kullanılmaz dil, tat alma, lezzet duygusunu beyne ileten en önemli iletişim aracı… İletişimin olmazsa olmazı.
Ya olmasaydı?
Mesela kulağımız; duymamızı sağlayan en önemli organımız…
Dış kulak, orta kulak, iç kulak olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Bunun yanı sıra, kulak kepçesiyle kulak yolundan oluşan kıvrımlı kıkırdak bir parça ile kulak zarı denilen narin bir yapıyla örülmüş bir organımız.
Ya olmasaydı?
Daha bunun gibi, bize emanet edilen o kadar çok organımız var ki… Soluk borusu, akciğer, kalp, mide karaciğer, safra kesesi, on iki parmak bağırsağı, pankreas, dalak, böbrek, apandisit.
Yani, duyu organlarından tutun, sindirim sistemine kadar… Solunum organlarından tutun, dolaşım organlarına kadar birçok cihaz bize emanet edilmiş, yerleştirilmiş. Peki, bize bu emanetleri veren “Zat”a karşı biz ne yapmalıyız?
Elbette O’nun izni ile O’nun hesabına çalıştırmalı ve kullanmalıyız. Çünkü bize Cennet gibi bir fiyat vererek, onurlandırıyor. O’nun namına ve hesabına kullanalım ki, her bir organımız cennete layık bir insan şekline bürünsün.
Ey göz, güzel bak! Ey dil, iyi tat. Ey kulak, iyi duy. Sana verilen bu emanetleri “İman” gözlüğü ile bakarsan, bu kâinatın bir sultanı olduğunu göreceksin.
İlk yorum yapan olun