Vücudun Nuru: Besinler

Vücudun nuru; hayattır. Şuur, yani akıl ise hayatın ziyasıdır (ışığı). Kâinat ve insan ilişkisini yorumlamak akıl ile mümkün. İnsan akıl ve şuur sayesinde kâinatı yorumlayabilir.
Felsefe kendini “ben”le sınırlar. Allah’a kul olanlar ise “biz” diye tanımlar.
Mesela “besin”leri ele alalım. Bize verilen gıdalar yalnızca maddi ve bedeni ihtiyaçların yerine getirilmesi için söylenir. Hâlbuki “şükre vasıta olan nimet” olarak değerlendirildiğinde o besinler ayrı bir mana ve değer kazanır.
Eğer bir besin “şükür” ile taçlanırsa “nimet” olur. Yani, bize verilen besinler “doğanın hediyesi” değil, “ilahi bir nimet”tir.
Dört mevsimin bir arada yaşandığı şu canım ülkemde, bu topraklarda bize öyle güzel nimetler sunulmuş ki, saymakla bitiremeyiz. Bu nimetlerin “şuuru” yok, ama insanlara ve canlılara çok faydası var…
Mesela bal kabağından başlayalım… Yüksek A vitamini, fosfor ve kalsiyum içeren bal kabağının aklı olsaydı, kendini ucuza satar mıydı?
Çocuk yaştaki arkadaşlarımızın burnunu bükerek yemedikleri brokoli, A vitamini ve potasyum zengini… Kükürtlü sebzeler grubundan sayılan brüksel lahanasının güçlü bir kanser savaşçısı olduğunu biliyor muydunuz?
Daha sayalım mı?
Enerji deposu A, B1, B2 vitamini ve lif kaynağı özelliği taşıyan havuç… Karaciğerin safra salgılamasına ve kolesterolü dengelemesine yardım etme özelliğini acaba “kim”den aldı dersiniz?

Peki, tansiyonu düşüren, kan pıhtılaşmasını azaltan, hatta bazı mide kanserlerini önlediği ve bağışıklık sistemini güçlendiren ıspanağın muhteşem yapısını “kim” donatmış olabilir?
Ayrıca; kalsiyum, bakır, demir, potasyum ve C vitamini bakımından zengin olan karalahananın kansızlığı giderdiğini, idrar söktürdüğünü, mide ve bağırsak yaralarını yumuşatma görevini ona “kim” vermiş olabilir?
Hele, hele… “kestane kebap, yemesi sevap” deriz ya… Kışın her köşe başında görmeye alışkın olduğumuz, yanından geçerken kokusuyla burnumuzu şenlendiren kestane, karbonhidrat kaynakları arasında. Yani, 3 orta boyu kestane, 1 dilim ekmeğe eşit. Yağ oranı düşük olmasına rağmen, kalorisi yüksek kestanenin insanlara faydası anlatmakla bitmez.
Yani saymakla bitiremeyeceğimiz kış besinlerinin insan bedenine öylesine çok katkıları var ki, eğer bu nimetler “şükür” ile anlam kazanmazsa, o nimet uçar gider.
Demek tüm bu nimetler, biz insanlara mahsus yaratılmış ve sunulmuştur.
Öyle ya, Rahman Suresinde 31 defa “Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” ayeti bize bu gerçeği apaçık gösteriyor.
Son söz:
Nimetlerin çeşit çeşit yaratılması ve çok lezzetlere sahip olması insanları şükre teşvik ve davet etmek içindir.
Şükür aynı zamanda imanın göstergesidir. Allah’ın kudret ve rahmeti ister ki, bu nimetlerin hepsinden faydalanalım. Ki, bu da bizi sonsuz bir saadete vesile edebilecek bir yol olsun.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*