Kur’ân Bayramı, Sevap Bayramı

Ramazan ayı girdiğinden beri Arif’te ayrı bir heyecan vardı.
İftarıyla, sahuruyla, teravihiyle, mukabeleleriyle bambaşka bir lezzeti vardı Ramazan’ın.
Arif’in günlük Ramazan heyecanı sahurla başlıyordu. Teravihten gelir gelmez uyuyordu ki sahura kalkmakta zorlanmasın.
O gece de annesi, Arif’e şefkatle seslendi:
“Hadi yavruuum, sahur zamanııı!” Arif yine heyecanla açtı gözlerini. İlk dakikalarda uyku mahmurluğu vardı tabii yine. Elini yüzünü yıkadıktan sonra sofraya oturdu.
“Bismilllah” diyerek başladı yemeye.
Peygamber Efendimizin (asm) Hadis-i Şerifini hatırladı:
“Sahur yemeğinde bereket vardır. Bir yudum su bile içecek olsanız sahura kalkmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü sahura kalkana Allah rahmet eder, melekler de bağışlanmaları için dua ederler.” (Hadis-i Şerif)
Arif, bu hadisi okuduğu günden beri sahura farklı bir heyecanla kalkıyordu.
Meleklerin kendisi için dua ettiğini bilmek gerçekten çok güzeldi.
Sahur bittikten sonra sıra sabah namazında idi.  Sabah namazını bazen evde bazen de ailesiyle büyük camilere giderek kılıyorlardı. O gün evde kıldılar. Çünkü ertesi günü zaten Kadir Gecesi olduğundan, iftardan sonra şehrin en büyük camiine gideceklerdi. Bu da Arif’i şimdiden heyecanlandırmaya yetiyordu.

Ertesi akşam, iftardan sonra camiye gittiler. Teravih namazına daha vakit vardı.
Camide mukabele okunduğunu gördüler. Mukabele, karşılıklı Kur’ân okumak idi.
Hoca seslice okuyor, cemaat de ellerindeki Kur’ân’dan onu takip ediyorlardı. Arif ve babası da ellerine birer Kur’ân alarak hocayı takip etmeye başladılar. “Hoca ne kadar güzel okuyor baba!” dedi Arif.
Gerçekten de hocanın, Allah vergisi, çok güzel bir sesi vardı. “Maşaallah” dedi babası da. Bunun üzerine Arif de “Maşaallah” dedi. Bu “Allah ne güzel yaratmış, ne güzel ses vermiş” anlamına geliyordu.
Kur’ân, Ramazan ayının Kadir Gecesi’nde inmişti. Özellikle bu gecede Kur’ân okumak çok sevaptı. Allah, bu gecenin hürmetine, Kur’ân’ın her bir harfi için otuz bin sevap veriyordu. “Tam bir sevap bayramı, tam bir Kur’ân bayramı!” dedi Arif.
Babası da başını sallayıp gülümseyerek onu doğruladı.
Arif bu sene yaz tatilinde Kur’ân’ın tamamını bitirmeye karar vermişti. Ramazan’da hepsini bitiremese de, tatil günlerinde rahat rahat okumaya devam edecekti. Peygamberimizin (asm) “Sizin en hayırlınız (iyiniz), Kur’ân’ı öğrenen ve onu başkalarına öğretendir” hadisini duyduğu zamandan beri “en hayırlı kişi” olmayı hedeflemişti. Kur’an’ı öncelikle kendisi çok iyi öğrenecek, sonra da başkalarına
öğretecekti. Arif o akşam bu düşünceler içerisinde camide Kur’ân dinleyip okudu, namaz kıldı ve bol bol dua etti. Dualarından birisi şu oldu:
“Allah’ım! Beni, annemi, babamı ve bütün Müslümanları dünyada da, ahirette de mutlu eyle. Bizi Cennetine al. Allah’ım! Kur’ân’ı en iyi şekilde okumamızı ve öğrenmemizi sağla. Sevgili Peygamberimiz gibi Kur’ân’daki emir ve yasaklarına en güzel şekilde uymayı bizlere nasip eyle.
Âmin.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*