Karne Günü

aliyy

Heyecanla beklenen yıl sonu gelmişti.  Sınıfta bir kıpırtı vardı.

Bugün karne alacaklardı. Öğretmen, öğrencileri tek tek çağırarak karnelerini verdi. Sınıf, çok başarılıydı. O yüzden öğrencilerin çoğu karnesinden memnundu. Bir kişi hariç. Enes, arka sırada, başını da iyice gizleyerek saklanmaya çalıştı. Notlarının kötü olacağını tahmin ediyordu. Çünkü okuldan eve gelir gelmez zamanını tablet ve internette geçirmişti. Ödevlerini zamanında yapmamıştı. Derslerine çalışmamıştı. Şimdi de sonucuna katlanma vakti gelmişti. İsmi okunduğunda, utancından kıpkırmızı oldu.

Neredeyse karneyi almaya gidemeyecekti. Öğretmen ikinci kez çağırdığında kalktı ve hızlıca aldı. Öğretmeninin yüzüne bakamıyordu. Başı önde, gözleri yerdeydi. Zilin çalmasıyla herkes sevinçle yerinden fırladı. Bir an önce karnelerini ailelerine göstermek için sabırsızlanıyorlardı. Birbirlerine, bekledikleri karne hediyelerinden bahsediyorlardı. Enes karnesini önce saklamak istedi. Ama nereye saklayacaktı? Yırtıp atmak istedi, yapamadı. Zayıf dolu bir karneyle eve de gidemedi. Okulun ilerisinde bir parka gidip insanlardan uzak bir ağacın gölgesine oturdu.

“Acaba karnemi toprağa mı gömsem?” diye düşündü toprağa bakarak. Bir de ne görsün? Karıncaların çalışmalarını hiç bu kadar yakında seyretmemişti. Her biri bir yiyecek taşıyor, hiçbiri boş durmuyordu. Taşınan parça büyükse diğerleri yardıma geliyor, beraber taşıyorlardı. Çantasından çıkardığı simit parçasını yedi. Kırıntılarından karıncalara da verdi. Karıncaların çalışmalarını seyre dalmıştı. Karıncalardan biri Enes’e doğru bakıp:

“Ne bakıyorsun şaşkın çocuk? Tüm yıl ders çalışmadın. Bak bize, durmadan çalışıyoruz.  Diğer hayvan arkadaşlarımız da öyle. Arı kardeşler senin gibi miskinlere bal yapabilmek için durmadan uğraşıyor.  Tavuk kardeşler size yumurta yetiştirebilmek için, ne kadar emek ve zahmete katlanıyorlar. İnek kardeşler size süt verebilmek için ne kadar fedakârlık ediyorlar. Herkes vazifesini yaparken, var mı öyle tembel tembel oturup yatmak?”

Enes daha fazlasını duymak istemiyordu. O, dersini almıştı zaten.
Hem, bir karınca nasıl olur da konuşuyordu? Annesi ve babası telaş içinde onu arıyordu. Polise bile haber vermişlerdi.
Parka bakmaya gelen annesi ve babası, ağacın altında uykuya dalmış olan Enes’i görünce çok mutlu oldular.
Enes ter içinde sayıklıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. En son “yeteeeerrrr!” diye bağırarak uyandı. Annesi ve babasını yanında görünce çok mutlu oldu. Hemen kucaklaştılar. Hava kararmak üzereydi.

Enes annesinden ve babasından özür diledi. Onları çok telaşlandırmıştı. Parktaki karıncalardan aldığı dersi ve gördüğü rüyayı anlattı. Bundan sonra çok çalışacağına söz verdi.

Aslında en önemli karne hediyesini Enes almıştı. Karıncanın verdiği ders sayesinde, yaz tatilinde hem arkadaşlarıyla oynadı, hem de ders çalışarak başarısız olduğu konuları telafi etti. Okullar açıldığında ondaki değişikliğe öğretmeni inanamadı. Sınıfın en başarılı öğrencilerinden biri olmuştu.

Mehtap Y. Yükselten

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*