Her kışın bir baharı var. Bu baharın gelmesi de kış mevsimine bağlı. Kış olmasa, bahar gelir mi?
Yani, beyaz yorganların altında uyuyan nazenin çiçekler, bahar mevsiminin ilk ışıkları ile başlarını çıkaracak ve etrafa gülücükler saçarak kendi dilleriyle şöyle diyecek; “Artık uyku değil, uyanma zamanıdır. Biz uykumuzu aldık, sırada siz varsınız!”
*
Kâinat kış uykusu denilen o cansız hali yaşıyor şimdilerde. Çünkü her uyku, bir uyanışın arefesidir. Yeni bir hayatın başlangıç öncesidir.
Sahi, birçok hayvan, çiçek, böcek ve dahi ağaçların kış uykusuna yatmasındaki sır ne olabilir?
Bilim adamları diyor ki; bazı hayvanların kış uykusu hayat ile ölüm arasında ince bir çizgiye dayanır.
Bunu da iki sebebe dayandırıyorlar: “Havanın çok soğuk olması ve yiyecek bulma güçlüğü…”
“Kış uykusu bu zor mevsimde hayvanın enerji ihtiyacını azaltır ve enerji tasarrufu sağlar.”
*
Kış uykusu “uyumak” değil… Bilim dilinde buna “hibernasyon” diyorlar. Vücut ısısının ortam sıcaklığına düştüğü bu durumu birçok balık türünde,
kurbağada, sürüngen ve kuşlarda görebiliriz. Yani kış uykusuna yatan bir hayvanı gördüğümüzde ölmüş olduğunu sanabiliriz.
Vücut ısıları düşer, nefes alırlar, ancak kalp atışı çok düşüktür. Bir manada“narkoz” yemiş gibi bir görüntü verirler. Ta ki, havalar ısınıp, vücudu
normal düzene geçene kadar…
*
Tıpkı ölüm sonrası hayat gibi. Bu dünya hayatı kalıcı değil. Mutlaka bir son var. Her son, yeni bir başlangıcın kapısıdır. Onun için insan kendini
diğer tarafa hazırlamakla sorumludur.
*
Evet arkadaşlar? Bu “yarıyıl tatili”nde tefekküre yani, “düşünme”ye ne dersiniz?
İlk yorum yapan olun