Üzümlerin sayısı

“Yaz geldi çiçekler açtı, arılar hep çalıştı. Arı, vız vız vız… Arı, vız vız vız…”
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte Arif’in neşesine diyecek yoktu. Her tatilde olduğu gibi yine köyde çok güzel bir vakit geçiriyordu. Şarkılar eşliğinde bağ bahçe geziyordu.
Yemyeşil tabiatla iç içe olmak, onun en sevdiği şeylerdendi.
Arif en çok da ağaçlardan meyve koparıp yemeyi severdi. Şehirde manavdan aldıkları meyveleri, burada ağacından yemenin tadı bambaşkaydı tabii.
Kirazı, eriği, dutu, armudu, üzümü… Hepsi de birbirinden güzel, birbirinden tatlı nimetler…
Arif, üzüm asmasını çok ilginç buluyordu. Çünkü o, diğer ağaçlara pek benzemiyordu. Allah kupkuru ve incecik bir odundan, bal tulumbacıkları gibi çok lezzetli binlerce meyve yaratıyordu.
Arif’in yemeye doyamadığı üzümler saymakla da bitmiyordu. Bir keresinde çok merak etmiş ve saymayı denemişti. Asmanın altına geçti ve şöyle bir baktı.  Kendince kolay bir yolunu da bulmuştu. “Eğer bir salkımdaki üzümleri sayarsam, salkım sayısından yola çıkarak asmada kaç tane üzüm olduğunu yaklaşık olarak bulabilirim.” demişti.
Hemen başladı saymaya. Bir salkımda 40 tane üzüm saymıştı. Sonra da salkımları saymak istedi. Ama bu kolay bir iş değildi. Bir yerden başlasa bile, kocaman yeşil yaprakların arasında gözleri kamaşıyor, karıştırıyordu. Neticede zor da olsa, 50 tane salkım sayabilmişti. “O zaman en az 2000 (iki bin) üzüm tanesi olmalı bu asmada! Vay canına!” dedi.
Onun bu şaşkın halini fark eden dedesi “Arifçiğim hayırdır, asmanın altında ne yapıyorsun öyle?” diye sordu.
“Üzümleri sayıyorum dedeciğim.”
“Üzümleri mi sayıyorsun?”
“Aynen öyle dedeciğim.”
“Eee, kaç tane üzüm varmış, sayısını bulabildin mi bari?”
“Elbette buldum. İki bin tane üzüm saydım.”
Akıllı Arif’in boş konuşmayacağını bilen dedesi, hayretini gizleyemedi. “Nasıl yani?” dedi, “Sen şimdi tek tek sayarak iki bin tane üzüm mü buldun?”
“Tabii ki hayır dedeciğim, basit bir hesap yaptım sadece. Bir salkımdaki üzüm adedini buldum. Sonra da salkım sayısını bulmaya çalıştım. Onu da yaklaşık olarak bulduktan sonra sonuca ulaştım.”
“Aferin sana Arif, gerçekten çok pratik bir yoldan hesaplamışsın.”
Arif, dedesinden bu tebriği de alınca çok mutlu oldu.
Dedesi devam etti söze:
“Güzel torunum, aslında Allah’ın nimetlerini saymakla bitiremeyiz biliyor musun?”
“Nasıl yani?”
“Kur’ân’da bir ayet-i kerimede şöyle buyrulur: ‘Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, saymakla bitiremezsiniz.’ Yani Rabbimizin bizlere ikram etmiş olduğu nimetler sayısızdır, hesaba gelmez. Hesap etmeye kalksak bile yoruluruz. Buna gücümüz yetmez.”
“Çok doğru dedeciğim, ben sadece üzüm tanelerini saymaya kalktım, epey zorlandım doğrusu. Onu da zaten yaklaşık olarak bulabildim. Gerçek sayıyı bilmiyoruz. Bir de dünyadaki bütün üzümleri ve bütün meyveleri düşünsek… Gerçekten de sayısını ancak Allah bilir.”
O gün Arif ve dedesi, Allah’ın verdiği pek çok nimeti düşündüler. Birlikte saymaya çalıştılar ama bitmeyeceğini anladılar. En sonunda Allah’a şöyle dua ettiler:
“Allah’ım! Nimetlerinin sayısını bilmeye gücümüz yetmez. Ama nimetler adedince, Sana şükretmeye niyetimiz yeter. O halde, verdiğin bütün nimetler sayısınca Sana şükürler olsun.”

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*