Ramazan mutluluğu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arif, Ramazan ayı geldiğinde Allah’a şükretti. “Ya Rabbî! Sen ne güzel bir ay veriyorsun ki, biz onu 11 ay boyunca bekliyoruz.” dedi.

Ramazanın gelmesiyle birlikte evde bir hareketlilik başlamıştı.

Artık geceleri sahura kalkılıyor, akşamları iftar ediliyor ve teravih namazları kılınıyordu.

Bu sene teravih namazlarını evde cemaat halinde kılıyorlardı. Arif, babası, dedesi, ninesi, annesi hep birlikte cemaatle namaz kılmak çok güzel olmuştu.

Bir teravih namazından sonra dedesi hepsini bir araya topladı ve “Hadi bakalım, şimdi de Ramazan bize neler öğretiyor, onu düşünelim” dedi.

İlk sözü Arif aldı. “Ramazan demek bence sabır demek. Çünkü geceleri uykumu bölüp sahura kalkıyorum. Sonra akşama kadar oruç tutuyorum. Ondan sonra da yirmi rekat namaz kılıyoruz. Bence Ramazan bize sabırlı olmayı öğretiyor.”

Arif’in bu sözleri hepsinin yüzünde bir gülümseme meydana getirdi.

Arif’in annesi “Doğru söylüyorsun oğlum, Ramazan sabır demek ve bize sabrı öğretir. Ben de bunu hissediyorum. Allah bize bu ay çok sevap yazıyor olmalı.” dedi.

Diğer aile fertleri de söze girerek kendi düşüncelerini ifade ettiler.

Neticede Ramazan’ın sabır, şükür, imtihan, kulluk, ibadet, dua, yardımseverlik gibi bir çok yönü konuşulmuş oldu.

Arif “Bir şey unuttuk mu?” diye sordu.

Hepsi ona baktı. Sonra da birbirlerine baktılar. “Eveeet” dediler, “Çok önemli bir şeyden söz etmedik.”

“Sence nedir o Arif?”

Arif’in kendince bir cevabı vardı ama bunu onlardan duymak istiyordu.

Dedesi söze girdi tekrar:

“Güzel torunum, bence sen bize Ramazan ayının en önemli özelliklerinden birini hatırlatmak istiyorsun. Belki de Ramazanı ‘Ramazan’ yapan bir özelliktir bu, ne dersin?”

Arif dedesinin bu imalı sözlerinden ikisinin de aynı şeyi düşündüğünü anlamıştı.

“Evet dede, Ramazanın en büyük özelliği budur bence.”

“Neymiş o bakalım?”

“Tabii ki Kur’ân okumak.”

Hepsi Arif’in bu düşüncesine hak verdi. Ramazan için “Kur’ân ayı” denilebilirdi. Çünkü Allah, Kur’ân’ı ilk defa bu ayda indirmeye başlamıştı. Miladî 610 yılının Ramazan ayında Kadir Gecesinde…

Arif “Hadi öyleyse, yine Kur’ân okuyalım” dedi.

Bunun üzerine babası sesli bir şekilde okurken, diğerleri de ellerindeki Kur’ân’dan onu takip ettiler. Böyle her akşam karşılıklı Kur’ân okuyorlardı. Bunun adı “Mukabele” idi. Ramazanın sonu geldiğinde bütün Kur’ân’ı okumuş olacaklardı inşaallah.

O gece ve diğer geceler hep Kur’ân nuruyla aydınlandılar. İçleri mutluluk ve huzur doldu. Sanki Ariflerin evinden, gökyüzüne doğru bir nur yükseliyordu. Çünkü o evde her gün Allah’ın kelâmı okunuyor, namazlar  kılınıyor, dualar ediliyordu.

Tabii melekler de onlar için dua ediyordu.

Allah o kullarından razı olmuştu.

Yeryüzündeki en büyük mutluluk tablolarından biriydi bu yaşananlar…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*