Arif’in Dünyası

Mutlu Rüya

Başını şefkatle okşayan bir elle irkildi Arif.

“Bana kim dokunuyor böyle?” diye yüzünü çevirecek oldu ki, Sevgililer Sevgilisi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i (asm) yanı başında buldu.

Kâinatın Efendisi ona sevgiyle gülümsüyordu. Yüzü Ay gibi parlaktı. Arif’in yanağına dokunan mübarek avucu ise, soğuk bir havada güneş ışınlarının yüzünü okşaması gibi tatlı geliyordu.

Arif bir anda kendini Cennette bulmuştu sanki.

“Sevgili Peygamberim! Ben seni çok seviyorum!” dedi o an.

Hz. Peygamber de “Ben de seni ve yeryüzündeki bütün çocukları çok seviyorum Arif” dedi.

Arif daha önce hiç kendisini bu kadar güvende hissetmemişti. Tarif edilmeyecek duygular içerisine girdi.

O an, aklına Peygamber Efendimize (asm) şu soruyu sormak geldi:

“Ya Resulallah! Neden dünyada bazı çocuklar acı çekiyor? Onların ülkelerinde neden savaşlar oluyor? Neden bazı çocukların evi ve oyuncağı yok? Neden onlar yemeklerini zor buluyor? Büyükler onları neden çok üzüyor?…”

Arif’in soruları böyle uzayıp gidiyordu ki, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâm:

“Sevgili Arif,” dedi.

Onun bu hitap cümlesi, ruhunda çiçekler açmaya yetmişti sanki.

“Buyur Ya Resulallah!” dedi Arif de.

Efendiler Efendisi (asm) şöyle devam etti:

“Lâ tehaf ve lâ tahzen/ Korkma ve üzülme Arif! Sen ve bütün çocuklar, her şeyden önce, bizi yaratan Allah’ın şefkat ve koruması altındasınız. Sonra, benim bütün ümmetime yeten şefkat ve merhamet dualarıma dâhilsiniz. Allah bizimle beraberdir. Senin, kardeşinin ve anne-babanın kalbinde daima Allah ve Resulünün (asm) sevgisi oldukça, dünya ve ahirette en mutlu insanlar sizlersiniz.”

Arif, Efendimizin (asm) bu sözleriyle rahatladı. Sevgililer Sevgilisi (asm) anlatmaya devam ediyordu:

“Siz çocuklar, dünyanın en değerli varlıklarısınız. Unutmayın ki, anne babalarınızın size bırakacağı en değerli miras, güzel ahlâktır. Sizin güzel bir ahlâk ve terbiye almanız, başta anne-babalarınız olmak üzere bütün büyüklerinizin vazifesidir. Onlar size daima iyilik ve adaletle davranmakla yükümlüdürler.

“Büyüklerinizin de sizin üzerinizde bazı hakları vardır Arif. Sizler, anne-babalarınıza itaat etmelisiniz. Onlara sakın ‘öf’ bile demeyin. Onların sizin iyiliğiniz için olan söz ve tavsiyelerini daima hatırda tutun. Doğruluktan asla ayrılmayın, hiçbir zaman yalan söylemeyin…”

Arif, Peygamber Efendimizi (asm) dikkatle dinliyordu ki, annesinin şefkatli elini yüzünde hissetti. Yanı başındaki annesi “Hayırlı sabahlar yavrucuğum. Maşaallah, yüzün nur gibi parlıyor, yanaklarında güller açmış sanki” diyordu. Arif çok güzel bir rüyadan uyandığını o an anladı. “Annecim, rüyamda Peygamberimizi gördüm!” dedi heyecanla.

Annesi de çok heyecanlanmıştı. “Eğer onu gördüysen, doğrudur oğlum. Çünkü Peygamberimizin görüldüğü rüya ‘sadık (doğru) rüya’dır. Hiç kimse rüyada onun şekline giremez çünkü” dedi.

Parıldayan gözlerle birbirlerine bakarlarken, Arif kucağında her gece uyumadan önce okuduğu kitabı fark etti o an. Uykuya dalmadan önce okuduğunu hatırladığı son cümleye gözleri yeniden ilişti:

“Haydi gel! Hayalen Asr-ı Saadet’e gidelim, Peygamber Efendimizi görelim!”

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*